Sabancı Üniversitesi Yönetici Geliştirme Birimi “SU EDU “ olarak önemli bir misyonu ve iddiayı üslenmiş durumdayız.
Misyonumuz: Akademik dünyayı iş dünyasına, iş dünyasını akademiye taşımak…
İddiamız: Birlikte yaratmak ve geliştirmek
Birliktelik ve yaratıcılık bizim vazgeçilmez. Birlikteliğin, takım olabilmenin iş yaşamında ne kadar önemli olduğunun farkındayız.
Hayatın temeli ritm. Kainat müthiş bir ritm içinde sürüyor. Birlikteliğin ve takım olmanın ritminin nekadar önemli olduğunu gözden kaçırıyoruz.
Büyük takım olmak… Aynı amaca, aynı duyguları, aynı coşkuyu paylaşarak ulaşmak. Bunu da tanımlanan belli bir süre içinde gerçekleştirmek.
2013 yılı sonbaharında, Jozi ile tanıştığımızda işte bunları konuştuk. Müşterimiz çok önemli bir kamu kuruluşu idi. Jozi anlattı, videolar gösterdi. Çalıştığı kurumlardan örnekler verdi.
23 Kasım 2013 saat 17.30’da SU EDU tesislerinde 25 kişilik katılımcı grubu ile Brezilya çalgıları ile karnaval yürüyüşü yapmaya karar verdik. 40-45 dakika içinde orkestra kurulur diyordu Jozi…
“Ortak Yönetim Kültürü” Programının bana en fazla heyecan veren ve aynı zamanda korkutan etkinliği idi. Daha önce hiç denemediğim bir etkinlik… Kamu kurumu yöneticileri nasıl tepki verecekler? Ya katılmak istemezlerse!!!
Gün geldi çattı…
Jozi çalgıları (perküsyon aletleri) ile geldi. İtiraf edeyim, hiçbir şeye benzetemedim, üstelik ilkel buldum. Bunları görünce içimdeki korku büyümeye başladı.
7 saatlik bir sınıf eğitiminin sonunda katılımcıları büyük salona aldık. Herkes şaşkınlık içindeydi… Jozi anlatmaya başladı. Katılımcıların neredeyse tamamı çok tedirgindi. Büyük bir çoğunluğu da “zaten müzikle hiç ilgileri olmadığını” söylüyordu.
Kısa bir süre sonra herkes “çalgısını” seçmişti. Reco-reco, Cuica, Ganza, Agogo ve daha neler…
Çalışma başladı. Jozi önce gruplara tek tek nasıl çalacaklarını anlattı. Sonra da çalıştırmaya başladı. Öyle berbat sesler çıkıyordu ki tarif etmek bile mümkün değil. Gözüm saatte idi. Yarım saat olmuştu halâ bir uyum olmamıştı. Değil büyük takımın uyumu, küçük takımlar bile birlikte ritm tutamıyorlardı. Fakat tüm gruplar “havaya girmişti.” Mutlu görünüyorlardı. Kaygıları silinmişti adeta. Sanırım çıkardıkları bozuk seslerin farkında değillerdi.
Benim ise gderek moralim bozuluyor. Gözüm saatte, elimdeki “ganza”ya konsantre olamıyordum. Acil telefon bahanesiyle grubumdan ayrıldım. Terasa çıktım. Soğuk Kasım havası iyi gelir diye düşünmüştüm. Birkaç telefon ettim. Sanırım 10 dakika kendimi oyaladım. Ve salona doğru yöneldim. Bir yandan da bu “fiyaskonun altından nasıl kalkacağımı” düşünüyordum. Bir yandan da dua ediyordum. Çalıştığımız salona yaklaşırken, “KULAKLARIMA İNANAMIYORDUM” şahane bir orkestra sesi geliyordu. Yaklaştıkça netleşti. Bu gerçekten bir MUCİZE idi. Jozi’nin mucizesi.
Salona girdiğimde, arkadaşlar sade çalmıyorlar aynı zamanda yürüyorlardı. Başarmanın coşkusu tüm bedenlerini sarmıştı. İçimden “mübarekler ne çabuk Brezilyalı” oldular demekten kendimi alamadım.
Jozi sözünü yerine getirmişti. Katılımcılar o kadar istekli idiler ki, yürüyüşü birkaç kere yaptık. Sonrasında da; takım olmayı, ritmi, öğrenmeyi ve uygulamayı konuştuk, yorumladık. Hepimiz için unutulmaz bir anı ve deneyim oldu.
Teşekkürler Jozi…